23 Nisan 2009 Perşembe

Garanti Emeklilik Genel Müdürü Erhan Adalı, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, başladığı tarihten itibaren yakaladığı büyüme çizgisini küresel krizin hak

Küresel finansal krizle bağlantılı olarak ülkemizde bugün yaşanan durgunluk ya da daralmanın sigorta sektörü için de geçerli olduğunu söyleyen İlker Aycı, bu gelişmelerin dünyada birçok ülke ekonomisini oldukça fazla etkilediğini, ancak ülkemiz için de ciddi bir durum olmasına rağmen aynı ölçüde etkilemediğini ifade etti. Aycı, genel ekonomik değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Biz ekonomik olarak 2001’de daha çok kendi bankacılık sistemimizden kaynaklı ciddi bir ekonomik kriz yaşamıştık ancak o zaman da sigorta sektörü açısından yine de daha az hissedilir bir kriz olmuştu bu. Şimdi ise Batı’daki bankaların aksine bizim bankalarımız 2001 yılından bu yana yapılan düzenlemelerle daha sağlam bir yapıdalar. Bu bizim açımızdan da iyiye işaret. Ancak bildiğiniz gibi sigorta sektöründe, özellikle bireysel sigortalarda 2008’in ikinci yarısından itibaren bir yavaşlama ve gerileme söz konusu. Sektörün zaten süregiden bir sorunu olan bireysel sigortalar konusunun özellikle üzerinde durmalıyız. Bireysel müşterinin oto ve sağlık branşlarında kemer sıkmasının bir sonucu olacak bu azalmaya karşı, bizim de kendi önlemlerimizi almamız gerekiyor. Bu konuda da en önemli atılımlardan birisi sigortalılık bilincinin artırılması olacaktır. İnsanların sigortalı olarak geleceğe daha güvenle bakabilecekleri fikrini tamamıyla kabul edip özellikle böyle dönemlerde de sigortalı olmanın kendilerine sunacağı avantajları akılda tutmalarını sağlamalıyız. Bunun için de, sektörün aslında belki de ortak bir çabayla ülkemizde sigortalılık bilincini yaygınlaştırması bütün sektöre katkıda bulunacaktır.” Sektörel sıkışmaların yalnızca bireysel sigorta branşlarında değil, genel ekonomik durgunluğun semptomatik sonuçlarının diğer branşlarda da görüleceğini öngören Aycı, “Şu anki verilere bakarak sektörün yıl sonundaki durumu hakkında öngörüde bulunmak güç olsa da, sektörün son yıllardaki performansına bakarak, sektördeki büyümenin enflasyon oranı üzerinde bir yerlerde olma olasılığı var. Fakat bu daha çok şu an biraz daha geri planda duruyor gibi görünen şirketlerin yılın ikinci yarısı ve özellikle de son çeyreğinde yapacağı atılımlarla belli olacak” dedi.YILSONU MANEVRALARI SEKTÖRE ZARAR VERİYORYıl sonundaki girişimcilik ve etkinliğin, hızlı manevralarla bilanço rakamlarını düzeltmeye odaklı bir şekilde yapılmasının sigorta sektörünün artık kronikleşmeye başlayan karlılık sorununu ciddileştireceğini ifade eden Aycı, “Sektördeki bazı şirketler teknik kara odaklanmadan, sektörel rekabet ve büyüme baskısıyla bazı riskleri doğru ve yerinde analiz yapmadan üzerlerine almaları yalnızca o şirketler açısından değil, bütün sektörün imajı açısından da olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Sigortalılık bilincini artırmanın daha da önemli olduğu bugünlerde, alınan risklerin hasarlarını ödemede güçlüğe düşen şirketlerin olması bir yandan müşteri memnuniyetini azaltabilir ve öte yandan da reasürans görüşmeleri ve yenilemelerinde güçlükler doğurabilir” dedi. Sektörün müşteri sayısını artırıp poliçe profilini genişletirken, aynı şekilde bu risklerin doğru analiz edilmesi gerektiğini söyleyen İlker Aycı, “Bunun için de sektör olarak operasyonel verimliliğe önem vermeye, teknolojik yeniliklere açık olmaya ve daha genç ve dinamik bir kadroyla çalışmaya da kendimizi adapte etmeliyiz” dedi.

ADALI: SİSTEMİN BÜYÜMESİNE YÖNELİK ENDİŞEMİZ YOK

Garanti Emeklilik Genel Müdürü Erhan Adalı, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, başladığı tarihten itibaren yakaladığı büyüme çizgisini küresel krizin hakim olduğu 2008 yılında da sürdürdüğünü söyledi. Yurtdışında ve yurtiçinde birçok sektörün krizle beraber sert inişler yaşadığını belirten Adalı, “Bireysel Emeklilik Sistemi bir miktar yavaşlasa da yukarı doğru hareketini korudu. Bu dönemde sektördeki yüzde 40’lık büyümenin en önemli iki nedeni, katılımcıların risk profillerinin göreceli muhafazakar olması ve kriz dönemlerinde tasarrufa yönelen bireylerin sistemin şeffaf ve güvenli yapısını tercih etmesidir. Ayrıca 2008 yılında hak ediş, para çekme programları gibi yeni uygulamalarla mevzuatın değişen gereksinimleri karşılayacak şekilde sürekli gelişim ve değişim gösterebilme esnekliği de büyümenin devam etmesi üzerinde etkili olmuştur” dedi. Küresel krizin birçok ülke ekonomisinde olumsuzluklar yaşanmasına yol açtığını söyleyen Adalı, dünya genelinde en çok etkilenen sektörlerden birinin de sigortacılık olduğunu kaydetti. Adalı, “Son yıllarda hayat sektörünün büyümeye devam etmesinde, banka sigortacılığı kökenli risk ürünlerinin önemli payı olmuştu. Bu sene bu ürünlerde büyüme görülmese de, Garanti Emeklilik özelinde olduğu gibi işsizlik sigortası gibi yeni ürünler sektöre hareket getirecektir. Bildiğiniz gibi Garanti Emeklilik olarak ‘müşteri dostu’ yaklaşımımız paralelinde 2008’in Mayıs ayında işsizlik ek teminatı sunan sigorta paketlerini sunmaya başladık. 2009 yılında da bu tarz yenilikçi ürünlerle hayat sigortalarına olan ilginin artacağına inanıyoruz. Bireysel Emeklilik tarafında ise küresel krizin yaşandığı bugünlerde bireylerin harcama eğilimleri azalırken, tasarruf ihtiyaçları artacaktır. Bu bireyler için bireysel emeklilik çok güvenli bir seçenek olacaktır. Bu nedenle de önümüzdeki dönemde bireysel emekliliğe katılım biraz yavaşlasa da, sistemin büyümesine yönelik herhangi bir endişe taşımıyoruz” diye konuştu. ‘KRİZ OLMASA GRUPLAR ARTARDI’BES’in tasarruf yapmak isteyen bireyler için en ideal yatırım aracı olduğunu düşünen Erhan Adalı, “Gerek sistemin esnekliği, gerekse sağladığı vergi avantajları sistemin en büyük artılarıdır” dedi. Adalı sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun yanında birçok kurumsal şirket hak ediş süresinin devreye girmesini uzun süredir bekliyordu. Bu şirketler hem emeklilik sektörü, hem de hak ediş süresi hakkında gerekli araştırmayı yapıp, hazırda bekledikleri için, yönetmeliğin devreye girmesiyle hemen harekete geçtiler. 2008 yılı sonlarında yaşanan ekonomik gelişmeler olmasa idi, bu yıl sektördeki grup emeklilik oranında belirgin bir artış bekliyorduk. Şu anda gördüğümüz, projelerine devam etme kararı alan firmaların yanında, gelişmeleri izlemek isteyen de bir grup firma olduğu. Bu nedenle 2009 yılında daha önceki yıl trendlerinin pek de bozulmadan devam etmesini ve bireysel ve grup katılımcı oranlarında çok çarpıcı gelişmelerin yaşanmamasını bekliyoruz.” ‘HİSSE FONLARI ABD’DE KAYBETTİRDİ’Küresel krizle birlikte dünyada emeklilik fonlarının hızlı bir şekilde erimeye başladığını aktaran Adalı, bunun başlıca nedeninin, dünya genelinde emeklilik fonları içindeki hisse oranlarının yüksekliği olduğunu söyledi. “Özellikle hedge fonlar, başta ABD olmak üzere birtakım ülkelerde emeklilik fonlarında kullanılmaktadır” diyen Adalı, “Birçok ülkede hisse senedi yatırımlarının toplam emeklilik fonlarına oranı %50 - %70 bandında seyretmektedir. ABD’de emeklilik fonlarının varlıkları 9 Ekim 2007 ile 9 Ekim 2008 arasındaki bir yılda 3,8 trilyon dolar değer kaybetmiştir. Bu düşüşün temel nedeni, fonların önemli bir kısmının hisse ağırlıklı yatırım araçlarında bulunması ve sermaye piyasalarındaki sert inişlerin fon değerlerine yansımış olmasıdır” dedi.Ağustos ayında, ülkemizde emeklilik fonlarının sadece %4,6’lık bir kısmının hisse fonlarından oluştuğunu hatırlatan Adalı, “Şu anda ise %3’lük bir kısmı hisse fonlarından oluşmaktadır. Bu katılımcıların fonları, hisse senedi piyasalarına paralel bir miktar değer kaybetti, ancak belirttiğimiz gibi toplam tutar içinde çok düşük bir rakamdan bahsediyoruz. Fonların çok büyük bir kısmı da kamu borçlanma fonlarıdır. Bu sayede, tüm dünyada borsalar neredeyse yarıya inerken, Türkiye’de emeklilik fonları büyümesine devam etmiştir” şeklinde konuştu. ‘SİSTEME DAHİL OLMAYANLAR ZAMAN KAYBETMESİN’Garanti Emeklilik Genel Müdürü, katılımcının fon hacmini büyüten en önemli etkenin zaman olduğunu vurgulayarak, zaman içerisinde katkı arttıkça birikimin de artacağının altını çizdi. Adalı bu tezini şöyle bir örnekle açıkladı: “56 yaşında aynı birikime sahip olmak isteyen 25, 35 ve 45 yaşındaki 3 kişiyi düşündüğümüzde, 35 yaşındaki kişinin, 25 yaşındakinin 2 katı, 45 yaşındaki kişinin ise 25 yaşındakinin 5 katı ödemesi gerekmektedir. Bu sebeple, sisteme dahil olmamış herkesin zaman kaybetmeden bu fırsattan yararlanmasını, şeffaf ve devlet güvencesini arkasına almış bu birikim ortamını değerlendirmesini tavsiye ediyoruz. Bununla birlikte emeklilik planları, çalışanların vergi avantajlı birikim yaratmalarına yardımcı olan en etkili araçtır.” Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, kamu emeklilik sisteminin tamamlayıcısı olarak kurgulandığını belirten Adalı, “Bu sebeple tüm şirketlerimizin de çalışanlarını sisteme yönlendirmesini beklemekteyiz. Bu amaçla, yeni hak ediş uygulaması şirketlere birçok avantaj sunmaktadır. Hem işveren hem çalışan açısından karşılıklı fayda sağlayacak olan bu uygulama aynı zamanda sektörü farklı bir platforma taşıyacak ve dolayısıyla ülke ekonomisi için de büyük bir adım olacaktır” dedi.HEDEFİMİZ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ6 Mart 2009 itibariyle, Garanti Emeklilik’in sistemde 336 bin 265 katılımcı ve 956 milyon TL’den fazla fon büyüklüğü bulunduğunu kaydeden Adalı, “Şirket olarak 2009 hedefimiz, tempoyu düşürmeden katılımcı sayısı ve fon büyüklüğünde pazar payımızı artırmaktır. Bunun yanında diğer işkolumuz olan hayat sigortalarında da yeni ürünümüz olan işsizlik sigortasının da desteği ile, üretimlerimizi artırmayı planlıyoruz. Bu aynı zamanda Garanti Emeklilik’in her zaman benimsediği kârlı büyüme stratejisini de destekler bir hedeftir” dedi.Zorlu olacak 2009 yılı için yeni müşteri kazanmak kadar, var olan müşteriyi de mutlu etmenin önemli olduğunu vurgulayan Adalı sözlerini şöyle noktaladı: “Müşteri memnuniyetimizi artırıcı çalışmalara devam etmek de yine öncelikli hedeflerimiz olacaktır. Bu bakış açısı ile müşteri hizmet modellerimizi düzenli olarak revize edip, gerek görürsek yeni şekillerde dizayn etmeye çalışacağız. Katılımcılarımızın finansal geleceklerine katkıda bulunmak ve bu konuda kendilerini rahat hissetmelerini sağlamanın yanında, 2008 yılında başladığımız en ayırt edici hizmetimiz, müşterilerimize mutlu bir emeklilik geçirmeleri için hobi edinmeleri yolunda verdiğimiz desteğe de devam edeceğiz. Her geçen gün çok daha fazla katılımcımız hobi kulüplerimize katılıyor. Finansal olarak güvencede olmak dışında, yaratıcı ve üretken bir birey olarak geleceğine yatırım yapmanın keyfine varıyor.”

Kriz derinleşti, bir ayda sektör % 67,55 küçüldü, poliçe sayısı 3.5 milyon azaldı

Sigorta sektörünün açıklanan ocak ve şubat verilerine göre bir analiz yaptım. Bakalım sigortacılar bu analizim sonunda çıkacak sonuca katılacaklar mı? Malum bu iki ay krizin artık pik seviyeye doğru tırmandığı ve Türkiye'deki açıklanan tüm ekonomik verilerin de eksi çıktığı dönemler. Yani, bu iki aylık veriler krizi görmek ve okumak açısından önemli.
Önce 2008'in ilk üç aylık verilerine bakalım. Neden üç aylık diyecek olursanız.. Çünkü Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSRŞB) 2008'in ikinci yarısından itibaren sektörün verilerini ay ve ay yayımlamaya başladı. Dolayısıyla da 2008'in ilk dönemlerine ait elimizde olan veri ocak-şubat-mart ayları toplamına ait.
2008'in ilk çeyreğinde de toplam üretim 3 milyar 244 milyon TL, poliçe sayısı ise 14 milyon 46 bin adet olmuş. Prim üretimindeki artış ise bir önceki seneye yani, 2007 yılına oranla yüzde 14.91 olarak gerçekleşmiş. Daha başka bir anlatımla sektör geçen yılın ilk çeyreğinde, bir önceki seneye oranla yüzde 14.91 büyümüş. O dönemki TÜFE'deki yıllık yüzde 9.15'lik enflasyonla mukayese edildiğinde ise reel büyüme yüzde 5.76 olmuş.

İki ayda 2.2 milyar üretim
Şimdi 2008'de yılın ilk üç ayındaki büyümeyi aylara bölerek, aylık tahmini üretim rakamına bakalım. Yaklaşık 1 milyar 81 milyon TL olarak çıkıyor. Tabii, bu kesin bir rakam değil ama üç aşağı beş yukarı aylık üretim konusunda bize bilgi verebilir. Yani, taşı çatlatsanız aşağı ya da yukarı çok az bir oynama yapar. Aynı şekilde poliçe sayısını da üç aya böldüğünüzde aylık 4 milyon 682 bin adet poliçe düşüyor. Toparlarsak; demek ki, geçen senenin ilk çeyreğinde aylık üretim 1 milyar 81 milyon TL, poliçe sayısı da 4 milyon 682 bin adet olmuş.
Şimdi gelelim 2009'a.. Kriz dönemine.. Ocak ayında sigorta şirketleri toplam 1 milyar 390 milyon TL prim üretmiş. Üretimin 226.5 milyonu hayat sigortalarından, 1 milyar 164 milyonu da hayat dışı sigortalardan gelmiş. Poliçe sayısı ise 5 milyon 776 bin olmuş.
TSRŞB geçen hafta da sektörün ocak ve şubat ayı toplam verilerini açıkladı. Buna göre de yılın ilk iki ayında prim üretimi 2 milyar 220 milyon TL, poliçe sayısı da 8 milyon 17 bin adet oldu. Üretimin 362.8 milyonu hayat sigortalarından, 1 milyar 857 milyon TL'si de hayat dışı branşlardan kaynaklandı. Ve sektör 2009'un ilk iki ayındaki üretimiyle geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 0.03 küçüldü. Dikkatinizi çekerim, reel büyümeden bahsetmiyorum. TÜFE'deki yıllık yüzde 7.73 enflasyonu hesaba kattığınızda ise sigorta sektörü, bu yılın ilk iki ayında yüzde 7.7 küçüldü ki, bu küçülmeyle sektör uzun yıllar sonra karşılaştı.

Daha önce böylesi yaşanmadı
Bu küçülme sadece prim üretiminde yaşanmadı. Geçen yılın iki aylık poliçe toplamı ortalama olarak 9 milyon 364 bin iken, 2009'un ilk iki ayında poliçe sayısının 8 milyon 17 bine düştüğü görülüyor. Yani, poliçe sayısında da yüzde 16'lık bir düşüş yaşanmış ki bu, üretimden bile daha yüksek bir düşüş anlamına geliyor.
Krizin etkisini anlayabilmek için analize devam edelim ve 2009'daki ilk iki aylık verileri ayrı ayrı inceleyelim. Yukarıda da değindiğim gibi ocak ayındaki üretim 1 milyon 390 milyon TL olurken şubat ayında üretim 829 milyon 598 bine düşmüş. Poliçe sayısı ise ocak ayında 5 milyon 776 bin iken şubat ayında 2 milyon 241 bine gerilemiş. Daha açık bir anlatımla kriz derinleştikçe sigorta sektörü ocak ayından şubat ayına yüzde 67.55 küçülmüş. Poliçe sayısı da bir ayda 3.5 milyon azalmış.

Mart ayı verileri önemli
İşte bu durum ise sigorta sektörünün daha önceki krizlerde bile karşılaşmadığı bir tablo. Bu kadar yüksek oranda küçülmeye sigorta sektörü tarihte hemen hemen hiç rastlamadı. Felaket tellallığı yapmak istemem ama açıkçası ben, mart ayında açıklanacak verilerin bundan farklı olacağını zannetmiyorum. Hatta bir adım daha ileri gideyim, önümüzdeki üç aylık periyotta bile bir değişiklik beklemiyorum.
Ama asıl sorulması gereken soru şu: Bundan sonra açıklanacak veriler şubat ayından daha kötü olur mu? Neden böyle bir soru diyecek olursanız? Eğer daha kötü olacaksa, sigorta sektörü açısından dip henüz görülmedi demektir. Yok, verilerde ufak ufak iyileşmeler varsa, o zaman dip göründü, yukarı çıkış başladı anlamına gelir. O yüzden sektörün açıklanacak mart ayı verileri bu açıdan önem taşıyor.